20 Temmuz 2010 Salı

Bank Asya Şampiyonluk Kupası Norveç'te



Konyaspor, sezon içinde takıma önemli katkı sağlayan ve geçirdiği trafik kazsında sakatlanan Poljac'ı unutmadı. Play-off maçlarında tribünlerde açtıkları Poljac pankartları ile oyuncularını hatırlayan Konyaspor camiası, şampiyonluk kupasını ve primini Norveç'e kadar götürerek bir vefa örneği gösterdi.

Konyaspor tarafından yapılan açıklama:

"Konyaspor'umuz, geçirdiği trafik kazası sonrasında fizik-tedavi ve rehabilitasyon sürecine ülkesi Norveç'te devam eden oyuncumuz Branimir Poljac'a verdiği sözü tuttu ve Kulüp Başkanımız Bahattin Karapınar, Başkan Yardımcımız ve Basın Sözcümüz Cengiz Yönet, teknik direktörümüz Ziya Doğan ile takım kaptanlarımızdan Eser Yağmur'dan oluşan heyet kendisini Norveç'te ziyaret etti. Ziyarette kupa ve şampiyonluk primi oyuncumuza takdim edildi.

2 Nisan 2010 tarihinde geçirdiği trafik kazası sonrasında fizik-tedavi ve rehabilitasyon süreci ülkesi Norveç'te devam eden oyuncumuz Branimir Poljac'a verilen sözümüzü tuttuk. Kulüp Başkanımız Bahattin Karapınar, Başkan Yardımcımız ve Basın Sözcümüz Cengiz Yönet, teknik drektörümüz Zia Doğan ve takım kaptanlarımızdan Eser Yağmur'un yer aldığı heyet THY'na ait tarifeli uçakla Oslo'ya gitti.

Burada oyuncumuz Branimir Poljac, tedavi gördüğü rehablitasyon merkezinde ziyaret edildi."

19 Temmuz 2010 Pazartesi

Nouma: Bir gece aniden hastaneye çağırdılar ve kanser olduğumu söylediler. Doktora "canın cehenneme" dedim.


"2003 yılında Paris'te bir arkadaşımla basket oynarken, ensemden bir sivrisinek ısırdı. İlerleyen zamanlarda ısırdığı yerdeki yara büyüyüp golf topu büyüklüğünde oldu. Doktora gittim, operasyon yapıp parça aldılar. Sonra eve gittim. Bir gece aniden hastaneye çağırdılar ve kanser olduğumu söylediler. Doktora canın cehenneme dedim. 8 ay radyo-terapi ve kemoterapi gördüm. Beşiktaşın 100.yılında tekrar Beşiktaşa döneceğim için uzun sürecek olan tedaviyi bitirmelerini istedim. Bu yüzden ilacı vücuduma pompaladılar.

Doktor bir daha hayat boyu futbol oynayamacağımı söyledi. Zaten kel olduğum için saçlarım değil; ama kaşlarım döküldü tedavi sürecinde 20 kilo verdim. Beşiktaşa gelip imza atacağımda Beşiktaş hastalığımı biliyordu. Kemoterapi bitti iki gün sonra da antrenmana başladım. İlk antrenmanda sadece 5 dk koşabildim. Her antrenmana çıktığım gün bugün inşallah altı dakika, yarın inşallah yedi dakika koşabilirim diyerek çıktım ve benim için o bir dakika maç anlamına geliyordu o zamanlar.

Bütün sekiz ay boyunca kimseye söylemedim hatta anne ve babama bile söylemedim. Çocuklarım bile bilmiyordu. Şimdi futbol oynamadığım için rahatlıkla anlatabiliyorum. Üç ayda bir testlerimi tekrar yaptırmam gerekiyor. Doktorum bana avatar ismini taktı. Çünkü kemoterapinin 7 ayında Dinamo Kiev'e tarihi bir gol attım."

Nouma'nın bahsettiği mükemmel gol:
http://www.facebook.com/video/video.php?v=407134853208

12 Temmuz 2010 Pazartesi

Hep Böyle Kal Hiç Büyüme İspanya



Turnuva başladığında favorim İspanya'ydı lakin gönlüm her zaman olduğu gibi Arjantin'deydi.Arjantin elendikten sonra ise favorim İspanya'yı tutmaya başladım.Arjantin'i sevme nedenim öyle pek rasyonel değil.Seviyorum Arjantin'i.Arjantin sevilir zaten.İspanya'ya gelince:gittikçe mekanikleşen,yeteneği ikinci plana atıp dayanıklılık ve akıl oyunlarıyla bir garip yerlere giden modern futbola güzel bir cevaptır İspanya.Güzel kalarak kazanmak.Topu hırsla değil tutkuyla oynamak.Estetikte sebat göstermek.Biraz lirik kaçacak ama güzel bir kadın saçlarını tarıyor sanki İspanya top oynarken.
Güzel kal İspanya...

Gönüllerin de Şampiyonu



Hollanda karşısında 116. dakikada kaydettiği golle takımını galibiyete taşıyan Iniesta, golden sonra formasını çıkararak, tişörtündeki yazıyı kameralara gösterdi ve bu hareketi nedeniyle sarı kart gördü.

Iniesta'nın tişörtünde, "Dani Jarque siempre con nosotros" (Dani Jarque her zaman bizimle) yazıyordu ve bu yazı La Liga takımlarından Espanyol'un geçen yıl ağustos ayında 26 yaşındayken kalp krizinden ölen takım kaptanı Daniel Jarque'ye ithaf edilmişti.

(ntvspor)

8 Temmuz 2010 Perşembe

Cennette Futbol




















İspanya'nın 2010 Dünya Kupası yarı finalinde Almanya'yı harika bir futbolla elemesi ve üstüne üstlük bu maça kadar iki futbol devine peş peşe 4 gol atan bir takım olan Almanya'yı gol yemeden ve neredeyse oyunun mutlak hakimi olarak yenmesi şaşırtıcı,güzel,heyecan verici. Xavi'yi, Villa'yı dünya gözüyle görmemiz ise cabası.Lakin hepsinden güzeli de bir İspanyol gazetesinin maçtan sonra attığı manşet:"Cennette futbol böyle oynanacak,tıpkı dün geceki İspanya gibi..."

7 Temmuz 2010 Çarşamba

Hollanda-Uruguay



Bu maç için beklentiler üst düzeydeydi. Çünkü Uruguay kadrosundan beklenmeyecek bir şekilde yarı finale gelmişti; diğer tarafta harika bir ikinci yarı performansı ile "kupa beyi" Brezilya’yı eleyen Hollanda vardı. Bana kalırsa beklentileri yerine getiren bir maç izletemedi bize bu takımlar dün akşam. Gerçi, beklentilerimin karşılanmamasında biraz da Uruguay’ın kazanmasını istememin rolü var galiba.
Maç ile ilgili öncelikli belirtilmesi gereken şey, Uruguay’ın Dünya Kupası başından beri gösterdiği tutkulu oyunu(ki Latin Amerika takımlarının vazgeçilmez iki özelliğinden biridir tutkulu oyun ve estetik-tekniğe dayalı futbol) bu maçta da en üst düzeyde göstermesiydi. Özellikle Diego Perez, Egidio Arevalo ve Walter Gargano orta saha üçlüsü bitmek tükenmez bilmez bir enerji ile oynadılar. Uruguay’ın en önemli eksikliği ise Dünya Kupası’nda yıldızı bir hayli parlayan son vuruş ustası Suarez’in yokluğuydu. Uruguay daha önceki maçlarda oynadığı üçlü forvet hattından vazgeçince, hücum anlamında sıkıntı yaşadı. Gargano’nun baskı sonucu aldığı ve düzgün kullandığı paslar olmasaydı uzaktan şutlar dışında neredeyse hiç organize hücumları olmayacaktı Uruguay’ın.



Hollanda tarafında ise işler biraz daha farklıydı. Yıllardır benimsediği ayağa oynayan, atak ve heyecan verici futbolun yerine; Hollandalılar sisteme bağlı, yeri gelince oyunu soğutan bir anlayış benimsemişler bu Dünya Kupası’nda. Öyle ki Jabulani yüzünden kalecilerin uzaktan gol yemelerinin kolay olduğunu düşündüklerinden( ki Forlan da nerdeyse tüm golleri için Jabulani’ye teşekkür borçlu.) kaleye en çok şut çeken takım hüviyetine büründüler. bu oyun Holanda milli takımını finale kadar taşıdıysa bu taktik başarılıdır denilebilir fakat biz penaltılarla Brezilya’ya ve İtalya’ya yenilen Hollanda’yı özlüyoruz. Hollanda tarafında adından en çok bahsettiren oyuncular Van Bommel, Schneider, Kuyt ve Robben oldu bu turnuvada. Van Bommel neredeyse orta sahayı geçen tüm rakip takım oyuncularını kuvveti ile dövdü. Bu sayede turnuvanın en çok top kazanan oyuncusu ödülünü kazandı daha şimdiden. Kuyt ise bitmez tükenmez enerjisi ile sol kanattan atağa çıkarken, kaptırılan topa sağ kanatta müdahalede bulunmaya kalkışacak kadar yürekli oynadı. Schneider ve Robben ikilisi ise sıkıcı futbolu gollerle süsleyen ikili oldular.

Uruguay’ın finale çıkma hayalinin son bulması içimizi burksa da, uzun zamandan sonra belgesellerde değil de canlı olarak finalde turuncu renkleri görmek değişik olacak bizim için.

6 Temmuz 2010 Salı

Kader, Keita'yı Katar'a Sürükledi




Ligimizden bir yıldız daha kaydı.Geçtiğimiz sezon Fransa'nın Lyon takımından 7.5 milyon Euro'ya transfer edilen Galatasaraylı Abdul Kader Keita bugün 8 milyon 150 bin Euro karşılığında Katar'ın Al Sadd takımına transfer oldu.Oysa Galatasaray'a transfer olduğu haberi yayılır yayılmaz Galatasaraylı taraftarları ve futbol severleri çok heyecanlandırmıştı Keita.Fransa Ligi'nde gösterdiği performans onu Avrupa'nın yetenek tüccarı Lyon'a kadar taşımıştı. Fakat Keita Lyon'da yüksek bonservis ücretinin karşılığını veremedi.Kariyerinin zirve noktası Lyon'a transfer olmasıdır diye düşünürsek; Keita yıllar ilerledikçe düşüş gösterdi. Anelka gibi Avrupa'da önemli bir kariyer yaşayıp daha sonra düşüşe geçse bir gün tekrar üst düzey takımlarda oynama şansı olabilirdi Keita'nın fakat öyle bir kariyere sahip olmadığı için bundan sonra Keita'yı en fazla Yunanistan veya Hollanda Liglerinde oynuyor görürüz herhalde.Hem kendisi için hem de Galatasaray'ın kanat akınlarında mükemmel top hakimiyeti ve kararlı çalımları izlettirdiği biz futbol severler için üzücü bir haber.Özleyeceğiz seni be Keita!

Cepler boş, tribünler boş

Türkiye’ye gelen yabancı futbolcuların ilk röportajlarında olmazsa olmaz bir cümle vardır hani, geldikleri takımın çok ateşli bir taraf...